DEVAM: 7- NEBİ
(S.A.V.)'İN ABDEST ALIŞI HAKKINDA BİR BAB
19 - (236) حدثنا
هارون بن
معروف. ح
وحدثني هارون
بن سعيد
الأيلي وأبو
الطاهر.
قالوا: حدثنا
ابن وهب. أخبرني
عمرو بن
الحارث؛ أن
حبان بن واسع
حدثه؛ أن أباه
حدثه؛ أنه سمع
عبدالله بن
زيد بن عاصم
المازني يذكر
أنه رأى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
توضأ. فمضمض
ثم استنثر. ثم
غسل وجهه
ثلاثا. ويده
اليمنى ثلاثا.
والأخرى
ثلاثا. ومسح
برأسه بماء
غير فضل يده.
وغسل رجليه
حتى أنقاهما.
قال أبو
الطاهر: حدثنا
ابن وهب عن
عمرو بن
الحارث.
[:-558-:] Bize Harun b. Maruf tahdis etti. (H) Bana Harun b. Said
(3/48a) el-Eyli ile Ebu't-Tahir tahdis edip (Harun b. Maruf ile birlikte)
dediler ki: Bize Vuheyb tahdis etti. Bana Amr b; Haris'in haber verdiğine göre
Habbfm b. Vasi' kendisine şunu tahdis etti: Babasmın kendisine tahdis ettiğine
göre o Abdullah b. Zeyd b. Asım
el-Mazini'yi şunları anlatırken dinlemiştir: O Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i abdest alırken gördü. Mazmaza yaptıktan sonra istinsar yaptı sonra üç
defa yüzünü, üç defa sağ elini, üç defa diğerini yıkadı, elinin artığı dışında
bir su ile başına mesh etti ve iyice temizleyinceye kadar da ayaklarını yıkadı.
Ebu't-Tahir dedi ki:
Bize İbn Vehb, Amr b. Haris'den tahdis etti.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 120; Tirmizi, 35; Tuhfetu'l-Eşraf, 5307
NEVEVİ ŞERHİ (554-558 numaralı
hadisler): (554) Hadisin senedinde geçen Abdullah b. Zeyd b. Asım ezan ile
ilgili rüyayı gören Abdullah b. Zeyd b. Abdu Rabbih'den başka birisidir.
Mütekaddimun ve müteahhirun hafızları böyle demişlerdir. Süfyan b. Uyeyne'nin,
o da odur demesinin de yanlış olduğunu söylemişlerdir. Onun bu hususta hataya
düştüğünü söyleyenlerden birisi de (3/121) Buhari'dir.Sahih'inin istiska
(yağmur duası) bölümünde bunu ifade etmiştir. Ayrıca ezan ile ilgili rüyayı
gören Abdullah b. Zeyd'in ezan dışında bir hadisinin olduğunun bilinmediği de
söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.
"Bir
kap su getirilmesini istedi. Ondan ellerine su döktü." Bu ibarede (su kabı
için kullanılan zamir) asıl yazmalarda bu şekilde müennes bir zamirdir ki
doğrudur. Mataradan yahut ibrikten döktü, demek olur.
Bu
ifadeden elleri kabın içerisinde yıkamadan önce su dökerek yıkamanın müstehab
olduğu anlaşılmaktadır.
"Tek
bir avuç sudan mazmaza ve istinşak yaptı ve bunu üç defa tekrar etti."
Bundan sonraki rivayette ise "üç avuç sudan mazmaza ve istinşak ile
istinsar yaptı" denilmektedir. Hadiste tercih edilen ve sahih kanaat olan
mazmaza ve istinşakta sünnetin üç avuç su ile yapılacağının sünnet olduğunun
açık bir delili bulunmaktadır. Bunların her birisinden ayrı ayrı mazmaza ve
istinşak yapar. Bu meselenin açıklaması ile bu husustaki görüş ayrılığı ilk
babta geçmiş bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir.
İkinci
rivayette: "Mazmaza, istinşak ve istinsar yaptı" ifadesinde
dilbilginlerinden ve başkalarından büyük çoğunluğun benimsediği ve tercih
edilen kanaat olan istinsar,istinşaktan farklıdır şeklindeki görüşün lehine
delil bulunmaktadır. Bu ise her ikisi de aynı anlamdadır diyen İbnu'l-A'rabi
ile İbn Kuteybe'nin görüşlerine muhaliftir. Birinci babta buna dair açıklama
geçmiş bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir.
"Sonra
elini (kaba) sokup çıkarttı, üç defa yüzünü yıkadl." Müslim'in sahihinde
bu şekilde "el" kelimesi tekil olarak kullanılmıştır. Buhari'nin
rivayetlerinin çoğunluğunda da böyledir. Buhari'de yer alan burada adı geçen
Abdullah b. Zeyd'in naklettiği bir hadis rivayetinde ise: "Sonra iki elini
(kaba) sokup iki eliyle su avuçlayarak yüzünü üç defa yıkadı"
denilmektedir. Yine Buhari'nin sahihinde İbn Abbas'tan gelen rivayette:
"Sonra bir avuç su aldı, onu böyle yaparak öbür eline kattı ve onunla
yüzünü yıkadı, sonra da:Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i böyle
abdest alırken gördüm, dedi" şeklindedir.
Ebu
Davud'un Süneni ile Beyhaki de Ali (r.a.)'dan gelen Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in abdest alışının niteliği hakkındaki hadiste de şöyle
denilmektedir: "Sonra iki elini birlikte kaba soktu, her iki eliyle bir
avuç su alıp onu yüzüne çaldl."
Görüldüğü
gibi bu hadislerin kimisinde "elini" kimisinde "iki elini"
kimisinde de "elini sokup onu diğerinin yanına getirdi"
denilmektedir. Buna göre bu hadisler, üç şeklin de caiz olduğuna ve tamamının
sünnet olduğuna delildir. Hadisler onun bunları farklı defalarda yaptığı
belirtilerek telif edilir.
Bu
üç şekil, Şafil mezhebi alimlerimizin benimsedikleri üç şekildir. Ama bunlar
arasında cumhurun kati olarak ifade edip, Şafil (r.a.)'ın Buveytl ve Müzenl'nin
kitaplarında açkıça belirttiği meşhur ve sahih kanaat, müstehap olan yüz için
iki elle birlikte su almaktır. Çünkü bu daha kolay ve yüzü iyice yıkamak imkanı
bakımından daha uygundur. Allah en iyi bilendir.
Mezhebimize
mensup ilim adamları derler ki: Yüzünü yıkamaya üst tarafından başlamak
müstehaptır çünkü orası daha değerlidir. (3/122) Ayrıca böylesi yüzün tamamını
yıkamak açısından daha kolaydır. (3/123) Allah en iyi bilendir.
"Yüzünü
üç defa yıkadı sonra ellerini. .. ikişer defa yıkadı." Bu lafızlar abdest
azalarının farklı kereler yıkanmasının caiz olduğuna ve bir kısmını üçer defa,
bir kısmını ikişer, kimini de bir defa yıkamanın caiz olduğuna delildir. Evet,
bu caizdir ve bu şekilde abdest almak da hiç şüphesiz sahihtir ama müstehap
olan önceden de belirttiğimiz gibi bütün organları üçer defa yıkamaktır. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bazı zamanlarda bunları farklı şekillerde
yıkaması bunun caiz olduğunu beyan etmek içindir. Nitekim bazı zamanlarda yine
caiz olduğunu beyan etmek için birer defa yıkayarak abdest almıştır. O zamanda
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için bu daha faziletli idi; çünkü beyan
(şeriatı açıklamak) onun hakkında farz idi. Eğer beyan sözlü olarak da
gerçekleşir denilecek olursa, fiilen yapılması nefisleri daha bir etkileyicidir
ve tevil edilme ihtimalini daha çok uzaklaştırıcıdır, diye cevap verilir. Allah
en iyi bilendir.
"Ellerini
öne ve arkaya götürüp getirerek başını mesh etti." Bu da ilim adamlarının
ittifakıyla müstehaptır. Böylesi başın tamamını mesh etmenin ve suyun bütün
tüylerine varmasını sağlamanın yoludur.
Mezhep
alimlerimiz der ki: Bu şekilde geri getirmek örgülü saçı olmayan kimseler için
müstehaptır. Başında saç bulunmayıp, saçı da örgülü ise elini geri getirmesi
müstehap olmaz; çünkü bunun bir faydası yoktur. Şayet bu durumda elini geri
getirecek olursa bu geri getirmesi başını ikinci defa mesh etmesi olarak
sayılmaz. Çünkü su o meshin dışındakiler için müsta'mel (kullanılmış) su olur.
Allah en iyi bilendir. (3/123)
Bu
hadiste başın tamamının mesh edilmesinin vacip olduğuna delil yoktur. Çünkü
hadis abdestte zorunlu olan yıkamalar için değil, abdestin kemali hakkında
varid olmuştur. Allah en iyi bilendir.
(557)
"Başını mesh etti, onu önden yaptı." Yani meshi önden yaptı. (558)
"Bize Harun b. Maruf tahdis etti ... Amr b. Haris'den" Bu tabirler
Müslim (rahimehullah)ın ihtiyatını, ilim ve vera'ının ne derece ileri olduğunu
göstermektedir. ÇÜnkÜ o Harun adındaki iki ayrı hocası arasında fark gözeterek
birincisinde "bize tahdis etti" derken, ikincisinde: "Bana
tahdis etti" demiştir. ÇÜnkü onun birincisinden rivayeti üstadının lafzından
kendisi ve başkasıyla birlikte sema yoluyla gerçekleşmiş idi. İkinci hocasından
rivayeti ise beraberinde başka bir kimse bulunmaksızın yalnız kendisinin onu
dinlemesi ile gerçekleşmişti. Daha önce ise birinci durumda "bize tahdis
etti" demenin, ikincisinde ise "bana tahdis etti" demesinin
müstehap olduğunu belirtmiş idik. Bu şekilde hareket etmek ittifakla
müstehaptır, vacip değildir. İşte Müs-• lim (yüce Allah'ın rahmeti ona) bu yolu
izlemiştir. Bu gibi rivayetlerde inceliklere çokça dikkat etmiştir. Bunun benzerlerini
daha önce gösterdiğimiz gibi yüce Allah'ın izniyle yine çok sayıdaki
benzerlerine dikkat çekmeye devam edeceğiz. Allah en iyi bilendir.
(Hadisin
sonunda) "Ebu't-Tahir dedi ki: Bize İbn Vehb, Amr. b. elHaris'den tahdis
etti" sözü de aynı şekilde Müslim'in ihtiyatının ve vera sahibi oluşunun
bir göstergesidir. O hadisi önce iki Harun ile Ebu't-Tahir'den ibaret üç
hocasından, onlar İbn Vehb'den diye rivayet edip, İbn Vehb: "Bana Amr b.
Haris haber verdi" demiş olup, Ebu't-Tahir'in rivayetinde ise "bana
haber verdi" bulunmamaktadır. Onun rivayetinde "Amr b.
el-Haris'ten" geçmektedir. "An" lafzının senedin muttasıl oluşu
hakkında yon.ımlanıp, yorumlanmayacağı ile ilgili görüş ayrılığı ise belli bir
husustur. Bu lafzın senedin muttasıl olduğunu ifade ettiğini kabul edenler
büyük çoğunluktur. Bununla birlikte bu lafzın "bize haber verdi"
lafzından daha aşağı olduğunu da kabul ederler. Bundan dolayı Müslim
(rahimehullah) ihtiyat yolunu seçerek bunu beyan etmiştir. Onun kitabında bunun
gibi inciler ve nefis güzellikler gerçekten çoktur. Yüce Allah'ın rahmeti ona
olsun. Bizi onunla birlikte lütuf ve ihsan yurdunda bir arada bulundursun.
Allah en iyi bilendir. (3/124)
"Elinden
artan sudan başkası ile başını mesh etti." Bazı nüshalarda "iki
elinden" şeklindedir. Yani o başını ellerinde artık kalmış su ile değil,
yeni bir su ile mesh etti. Bu ifade müsta'mel su ile taharetin sahih
olmayacağına delil gösterilemez. Çünkü bu sadece baş için yeni bir su aldığını
haber vermektedir, böyle bir haber vermekten ise bunun şart olması gerekmez.
Allah en iyi bilendir.
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisin isnadında
Müslim (R.) her zaman gösterdiği dikkat ve ihtiyatını ve derin ilmiyle
takvasını bir daha göstermiş ve ikisinin de ismi Harun olan şeyhlerini bir
birinden ayırarak birincisi hakkında: «Bize rivayet etti»; ikincisi hakkında:
«Bana rivayet etti» ta'birlerini kullanmıştır. Çünkü; hadisi birinci Harun'dan
bir cemaatle birlikte; ikincisinden ise yalnız başına dinlemiştir. Bu gibi
hallerde aynı ta'birlerin kullanılmasının bilittifak müstehab olduğunu kitabın
baş taraflarında görmüştük.
Böyle
incelikler İmam Müslim (Rahimehullah)'in hiç bir zaman gözünden kaçmamıştır.
ileride inşallah bu gibi tenbihatın bir çok örnekleri gelecektir. Hatta yine bu
hadisin sonunda: «Ebu't Tabir: Bize İbni Vehb Amr b. Haris'den rivayet etti;
dedi» şeklinde verdiği izahatta bu kabildendir. Çünkü hadisi Harun'larla
birlikte Ebu't Tahir'de rivayet etnıişsede onun rivayetinde «bana haber,
verdi» sözü yoktur. O yalnız «Amr b. Haris'den» demekle iktifa etmiştir.
Halbuki «bana haber verdi» tabiri ile «Fülandan naklen geldi» sözleri arasında
fark vardır. Birinci ta'bir bilittifak hadisin muttasıl. olduğunu bildirir.
Fakat ikincisi hakkında hadis uleması ihtilaf etmişlerdir. İşte İmam Müslim bu
inceliğe de dikkat ederek Ebu't Tahir'in bu hadisi, müttefekun aleyh olmayan
ta'birle rivayet ettiğini ayrıca göstermiştir.
«Elinin
artığı olmayan su» dan murad başına mesh etmek için avucuna yeni su aldığını
anlatmaktır.
Nevevî
diyor ki: «Bu hadisle, ma'i müsta'mel denilen kullanılmış su ile taharet caiz
olmayacağına istidlal edilemez. Çünkü hadis: başa mesh için yeni su
kullandığını haber veriyor. Bundan taharet için suyun ma'i müsta'mel
olmamasının şart kılındığı ma'nası çıkmaz.»
Bu
rivayetlerin hiç birinde kulakların mesh edileceği zikredilmemişsede onların
mesh edilmesininde meşru olduğunda hilaf yoktur. Yalnız îmam Malik ile bir çok
ulemaya göre kulaklar baştan ma'dudtür. Onları yeni su ile mesh etmek
sünnetdir. Bazıları müstehab olduğuna kaildirler. Malikiyyeden bazıları:
kulaklar başdan sayıldığı için onlarıda mesh etmek farzdır. Başla beraber
kulaklara mesh etmek kafidir; ayrı su almaya hacet yoktur.» demişlerdir.
Şa'bi,
İshak ve Hasan b. Salih: «Başın Önünde kalan ve yüz yüze gelince görünen kısmı
yüzden sayılır ve yıkanır; arkada kalan kısım baştan ma'dütdür, oraya mesh
edilir.» demişlerdir.
Keza
bu rivayetlerin hiç birinde besmeleye dair söz yoktur. İmam Ahmed b. Hanbel
(Radiyallahu anh): Bu hususda senedi güzel hiç bir hadis bilmiyorum» demiştir.
İmam Malik'in meşhur olan kavline göre abdestin başında besmele çekmek
fazilettir. İmam Şafiî ile Sevrinin kavlide budur. Hanefîlere göre kulaklara
mesh etmek, abdeste başlarken besmele çekmek ve niyet etmek sünnettir.
Hadislerde niyete dairde söz yoktur.